Gizem ve Vera Derin’in Hikâyesi

Aralık 8, 2009

~2 Ocak 2004, Ankara~

Aslında serüvenimi anlatmaya ta en başından başlamam gerek…

Yıl 1999. İlk çocuğum Meriç’in doğumuna çok az kalmış. Ben ısrarla normal doğum istiyorum ama içimde bir his hep bir şeylerin ters gideceğini söylüyor. Derken 40. hafta geliyor ve benim ilk doktorum, durup dururken, “Gel hadi, boş ver bebeği alalım sezaryenle” diyor. O kadar sinirleniyorum ki bu dediğine, hemen terk ediyorum adamı. Ve yeni doktor arayışları.. Derken ikinci doktor Nilgün Hanım’ı buluyoruz iyi referanslarla. Her şey iyi, bebeğin durumu iyi, suyu iyi, biz bekliyoruz. 42. haftaya gelince bizim doktor “suni sancı verelim, bebek doğacağı varsa normal olarak doğar” diyor ve ben kabul ediyorum.

Sonrası malum. Açılma olmasına rağmen bebek kanala giremediği için acil sezaryen… Bir sürü dert, acı, ağrı, sızı ve hastalıkla yaşanmış bir koca hayal kırıklığı.

Devamında altı ay her gece o travmatik doğumu yaşadım, uyuyamadım, içimin sıkıntısı geçmedi. Oğlumun doktoru bana psikiyatriye başvurmamı önerince yok dedim kendime, hiçbir ilaç benim irademden daha güçlü olamaz. Bu aptal doğum işini, ikinci bebeğe kadar ertelemeliyim. Ve öylece konuyu kapadım…

Taaaa ki 2003 baharına kadar… Bir baktık ki hamileyim. Ne güzel! Kocama dedim ki, “Yok, bu sefer normal yapacağım, aynı şeyleri yaşayamam”.

Bu şekilde hayatımın serüveni başladı. Üçüncü doktora gitmeye başladım Serdar diye. Ona başından beri “Ben berbat bir doğum yaşadım, aynısını asla istemiyorum, bu sefer suni sancı yok,  normal olmasını istiyorum” dedim. Ama 30. haftada doktor demez mi “Normal istersen giremem doğuma, mecbur sezaryen yapacağız. Hem de randevulusundan. Yok öyle beklemek falan.” Yok normal doğum yaparsam ölürmüşüm kanamadan, ne gerek varmış gül gibi sezaryen dururken? Ben neye uğradığımı şaşırdım. Yani kendimi sezaryen için ikna etmeye çalışıyorum, mümkün değil. Yine sinir krizleri geçiriyorum.

Pazartesi sabahı kalktım, işe gitmek için hazırlanacağım. Bir an durdum ve dedim ki, “Bu dünya üzerinde sezaryen sonrası normal doğum isteyen tek kadın ben olamam herhalde. Bir internetten tarama yapayım, belki bir şeyler bulurum.” İşte hayatımı değiştiren kararım buydu. Mücadeleden iyi ki vazgeçmemişim, iyi ki o Serdar Bey’i dinlememişim.

Terk ettim o doktoru da. O hafta boyunca ne kadar yabancı kaynak var taradım, ne kadar internet sitesi var gezdim, sayfalarca döküm aldım ve okumaya başladım. Bilgi hakikaten de bir güç. Ve okudukça anladım ki, maalesef aya gitmiş ülkelerde bu konu almış başını gitmiş. O Serdar Bey’in “Muhakkak ölürsün” dediği tehlike % 0,4 ila 0,9 arası, o da iki hamilelik arası 18 aydan azsa veya sezaryen kesiği klasik olan kesikse –dikey- falanmış. Ben mükemmel bir SSVD (Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum) adayıyım. Bunu fark edince daha da çok işin içine girdim. Okudum, yabancı sitelerdeki forumlara üye oldum, oradaki arkadaşlarıma binlerce saçma sorular sordum, korkularımı paylaştım, yeri geldi ağladım sızlandım, ama öğrendim.

Bir yandan da doktor aramaya başladım. Önerilen her doktora gidiyorum, hepsini mülakattan geçiriyorum- ciddiyim, sorularım var hazırladığım, tek tek soruyorum-, ve mutsuz mutsuz eve dönüyorum. Tam birini beğeniyorum, “Tabii 38. haftada bir daha bakmak gerek, sezaryen için karar vermek gerek” diyor, eliyorum. Yani dünya tersine döndü, ben doktorları normal doğum için iknaya çalışıyorum.

Derken, Allah bana Dr. Ebru Saraç Hanım’ı gönderdi. Hayatımda gördüğüm en düzgün doktor. Tabii hemen ondan da randevu aldım ve gittim mülakata. Sordum sorularımı, acayip düzgün cevap veriyor. Bir de çok genç. “Tabi olur, neden olmasın?” dedi. Peki daha önce benim gibi hastası olmuş mu? Olmaz mı, tam üç tane. Düşünebiliyor musunuz, koskoca Ankara’da bulduğum en deneyimli doktorun meslek hayatında 3 tane SSVD yapan hastası olmuş!

Bu arada internet üzerinden edindiğim Amerikalı arkadaşlarım normal doğum için bana tüyolar yağdırmaya başladılar. Doğal çay ve yağ tabletleri, doğumda yapılacaklar, kesinlikle yapılmayacaklar… Nefis bir Lamazze kitabı getirttim. Her şeyi satır satır hatmettim. Kocama da zorla anlattım. Ebru Hanım da gülüyor halime. “Üzülme, olacak” diyor. Ben yine neme gerek, ben doktoruma fazla güvenmeyeyim deyip acayip araştırıyorum.

Bizim prenses hazretleri de rahat karnımda, geleceği yok. Hani rahatlık bir şey değil de kilosu artıyor. Dört kilo civarında olmaya başladı, daha angaje olmadı.

Tahmini tarih 22 Aralık, geldi ve geçti. Ha bugün, ha yarın. Ebru Hanım “Bebek çok iyi, bekleyeceğiz” diyor. Olağanüstü sakin.

30 Aralık gecesi 03.00te bir uyandım, sancılar var. Yani hep sancı var ama bu biraz daha sert geldi. Bekledim sabah 06.00ya kadar, 10 dakikada bire indi ve sabahleyin geçti. Bütün gün bekledim yeniden başlar mı diye ama yok. Yılbaşı günü aynen böyle geçti.

Derken ayın 1’i. Hiç hareket yok. Açtım kitaplarımı, başkalarının doğum hikâyelerini okudum ve fark ettim ki birçok kadın doğum yaptığı gün muhakkak yürümüş. Kimi çarşıya çıkmış, kimi işe uğramış. “Kalk” dedim kocama, bir saat yürüyelim. Gittik, geri geldik 16.30 civarı, sancılarım tekrar başladı. Bir yandan DVD seyrediyoruz. Bir film bitti, ikinciyi koyduk, benim sancılar acayip şiddetlendi. Bir baktık 5-6 dakikada bir ve 45 saniye sürüyor. Gene yanlış sancıdır diye istemeye istemeye Ebru Hanım’ı aradım. Dört dakikaya düşünce hastaneye gitmeyi kararlaştırdık. Hakikaten de gece 22.00’de sancıların sıklığı dört dakikaya düştü. Hemen Güven Hastanesi’ne gittik. Ebru Hanım da beş dakika sonra geldi. Hemşirelere, “Gizem Hanım her şeye hâkim, ne yapacağını biliyor, kesinlikle işine karışmayın” dedi. Böylece ben kendi isteğimle lavman yaptırmadım gerek yok diye –normal doğumda sancılarla birlikte ishal başlayabiliyor ve bağırsaklar kendini temizliyor-, serum taktırmadım gezeceğim diye ve asla yatağa bağlı kalmadım. Hiçbir uyuşturucu ve ağrı kesici yok. Tamamen doğal seyrinde ilerleyecek her şey.

Saatlerce yürüdüm. Saat baş Ebru Hanım açıklık muayenesi yaptı, her saatte normal bir hızla bir santim açılma oldu. Tabii sancılar şiddetlendi; gece 02.00 civarı Ebru Hanım “Artık biraz dinlen, enerjine ihtiyacımız olacak” deyince bir saat yattım. Ve açıklık altı santimde durdu. Ölüyordum korkudan, aynen Meriç’te olan başıma gelecek diye, hemen kalktım ayağa. Koridorda bir aşağı bir yukarı yürüyorum.

Derken saat 04.00te, Ebru Hanım “Tamam, aktif doğum bitti, son iki santime geldik, yatağa geç” dedi. Tabi ben biliyorum kitaplardan, son iki santim en hızlı ama en ağrılı ilerleyen dönemi doğumun. Fakat zorlanmaya başladım. Sürekli sancı vuruyor ve açılma devam ediyor. Dokuz santime geldiğimizde Ebru Hanım “Sancı varken ıkınacaksın ve ben su kesesini açacağım” dedi. Hep beynimden “Bunu ben istedim, bebek doğacak ve her şey bitecek, dayan” diyordum. Ebru Hanım öyle maharetle açtı ki, bebeği kanala suyla birlikte oturttu. Bebek iri olduğu için, korkuyorduk abisi gibi kanala giremezse diye. 05.00te yarım doz morfin verdi, ve birden dünyanın en mutlu insanı ben oldum! Sancı geliyor vuruyor, gidiyor da siz üzerinde durmuyorsunuz!

Saat 06.00 civarında Ebru Hanım “Tamam, artık doğumhaneye gidiyoruz” dedi. Size o anki duygularımı anlatamam. Korku, sabırsızlık, mutluluk, mutsuzluk, dayanamama korkusu, yine sezaryen olacak korkusu, bu bebek benden hayatta çıkmaz telaşı, her şey var. Uykusuzluktan ve sancılardan bitap düşmüşüm, morfinin de etkisi geçiyor. Ben rastlantı zannediyordum, değilmiş. Bilerek son bir santim için morfin vermiş doktorum, gücümü toparlayayım ve ıkınmada tam güç harcayayım diye. Doğumhaneye yürürken sancı iki kere vurdu ve ikisinde de Ebru Hanım yere çömeltti beni ve öyle ıkındırdı.

Neyse, yattım doğum masasına. Ve hayatımın en zorlu dakikaları başladı. Elimden geldiğince ıkınıyorum, doktorum, bak bebeğin başı göründü dedikçe yalancı diyorum. Beni kandırıyor herkes. Ama nasıl insanüstü bir gayretle ıkınıyorum anlatamam. Eşim yanımda, ellerimi tutuyor, ben biraz daha morfin diye sızlanıyorum, Ebru Hanım olağanüstü sakinliğiyle beni yatıştırıyor, “Morfin verirsem ıkınmazsın, bebek takılır” diyor, ben küfürler ediyorum, rüşvetler teklif ediyorum, yalvarıyorum, yeminler ediyorum “Vallahi ıkınacağım” diye. Dedi ki “Söz veriyorum bebek çıksın aynı anda vereceğim”. Ben o gazla daha çok ıkınmaya başladım. O yarım doz ilaç için.. Meğerse motive olayım diye demiş! Tam kendimden geçmişken doktorum bir dahaki ıkınmada bebeği alıyorum dedi. İnanmadım. Sancı vurdu, ben sonsuz ıkındım, birden içimden bir şey kaydı ve Ebru Hanım kızımı aldı içimden havaya kaldırdı.

Bu inanın çok farklı bir duygu. Haftaların, ayların emeği, hayali gerçeğe dönüştü ve ben hep rüyalarda gördüğüm anı gerçek hayatımda yaşadım. Hemen karnıma koydu Derin Vera’yı ve o da elini uzattı, mucizevî bir şekilde doğum elbisesini tuttu. İnanılmaz bir görüntüydü. Her şey bitti. O sancılar, acılar, ıkınma her şey… Doğumda iki dakika uyku için yalvarırken, o da bitti. Sanki bütün gece hiç yorulmamışım gibi, doğum yapmamışım gibi cin gibi açıldı gözlerim. Kocamın üzerinde ameliyat kıyafeti, bir tek o muhteşem mavi gözleri görünüyor yaş içinde, “Gizem çok güzel bir kızımız oldu” dedi. Bunu ne sezaryen, ne epiduralle yaşayabilirsiniz. Ancak, o sancıları çekip o çıkışı hissedince o bebeğin annesi olmak değişik bir tat veriyor.

Sonrası hepinizin bildiği gibi, hemen odaya gidiş, hemen ayağa kalkış, hemen bebeği seviş, ağrı yok, sızı yok, sonsuz mutluluk, sonsuz zafer duygusu. Bir an önce eve gideyim de arkadaşlarıma bunu müjdeleyeyim arzusu. Bir sürü tebrik telefonu, bana hiç inanmayan bir sürü insanın normal doğum olduğunu, hatta bebeğin 4,150 gr doğduğunu duyduğundaki şaşkınlıklarının tadı..

Tam 24 saat sonra kızıma bakıp ay bu ne güzel bir şey dedim. Oğlumda 2,5 ay sonraydı.
Anında kucağıma aldım, oğlumu 3 hafta sonra.
Oğlumun ciğerlerinden ses geliyor diye aylarca şikayet ettim, kızımda hiç.

Hangi birini anlatayım? Ne enfeksiyon kaptım, ne ateşlendim. İlaç bile vermedi Ebru Hanım. Değil loğusalık depresyonu, inanılmaz loğusalık mutluluğu yaşıyorum.

Ve çok özel teşekkürlerim:

  • Öncelikle ellerini sancılarda farkında olmadan parçaladığım, hiçbir kararımda beni yalnız bırakmayan, o olmasa asla bu doğumu beceremeyeceğim aşkım Kocam’a,
  • Sonra evini barkını benim için bir geceliğine bırakan, ben “N’olur uyuyun” dedikçe bana kızan, benim için en az benim kadar uğraşan hayatımın doktoru Ebru Saraç’a,
  • Benim oğlum olarak dünyaya gelen Meriç’ime
  • Benim kızım olarak dünyaya gelen Derin Vera’ma
  • Umutsuzluğa düştüğüm anlarda pes etmememi sağlayan bütün arkadaşlarıma…

İyi ki varsınız ve benim hayatımdasınız..

19 Responses to “Gizem ve Vera Derin’in Hikâyesi”

  1. sema Says:

    Bu bahsettiginiz kitap harika dediginiz sezeryandsn sonra vajinal dogum icin mi. Bende hic kendime destek bir doktor bulamadim, dogal dogum asla yapmadilar, serum taktirmazsaniz hastaneye almayiz deediler biz amerikada yasiyoruz. Esimde doktor olmasina ragmen ihtiyacim olan destegi saglayamadi boylece sezeryan oldum ama bir daha dogum yaparsam eger oncellikle bunu kabul eden doktor bulabilirsem normal dogum istiyorum. Kitabin adi ne.

  2. Füsun Says:

    ağlamak üzereyim şu an çok duygulandım, sizi de azminiz için tebrik ediyorum

  3. Hande Says:

    süpeerrr:)) bende ağladım.içimde bir mutluluk patlaması oldu. tebrik ederim sizi ve de doktorunuzu tabiiki.

    bende hiç istemeyerek sezaryen olanlardanım. hep içime batar.

  4. Bahar Says:

    Muhtesem bir hikaye, gozlerim yasararak okudum. Hem de Turkiyede! Insana umut veriyor. “knowledge is power” diye bosuna dememisler, iste bilginin gucu. Bravo!

  5. Gizem Says:

    Yorum yazan, yazmayan, herkese tesekkurler 🙂

    Ben SSVDye hazirlanirken Turkiye’de bunu yapmis hickimseyi tanimiyordum ve cok yalnizdim. Tam 6 sene evvelinden bahsediyoruz. SSVD’yi gectim, normal dogum yapmis bir tane arkadasim/tanidigim yoktu ve sezaryenin risklerinden bahsetmek, bircok anlamda ciddi bir tartisma konusuydu. Simdi bakiyorum da, SSVd grubumuz var, boyle guzel siteler var, normal dogumu arastiran, sancilardan korkmayan, bilgiye ulasmaya calisan degerli insanlar var!

    Ben de yalniz gecen SSVD gunlerimde kendi kendime soz verdigim sekilde, bu yolda kimseyi yalniz birakmamaya niyetliyim, elimden geldigince, dilimn dondugunce. Olur da sorulariniz olursa, SSVD@yahoogroups.com‘da sizleri bekleriz.

    Kitap, normal dogum kitabi, ssvd icin degil sadece. Preparation for Birth: The Complete Guide to the Lamaze Method – Yazarlar: Beverly Savage ve Diana Simkin. Ingilizcesi olanlara kesinlikle tavsiye ederim. Doktorumun elinin altindaki kitap da buydu zaten 🙂

    Umarim sizlere biraz faydam olmustur.

    Soyle diyeyim, bir daha hamile olsam, yine ssvd icin ugrasir, yine dogal dogum yaparim.:)

    ben yaparsam da herkes yapar diye dusunuruyorum acikcasi:)o nedenle denemekten korkmayin. vucudunuza ve bu harika sisteme guvenin…

    sevgilerimle,

    gizem
    derin vera ve meric’in annesi

    • nalan Says:

      ya süpersin:)))hamileyim ilk doğumum sezeryan ve ikiciyi normal doğurabilirmiyim diye düşünüyorum sayende ve mutlaka ebru hn.tanımaya gidicem.bu aydan sonra dr. o olabilir.allah çocuklarına uzun ömür ve sağlık versin umarım:)

  6. sevda Says:

    gerçekten inanmak zor helal olsun

  7. mucize Says:

    6 doktor değiştirip, 19 saat normal sancı çekmeme rağmen bebek kilosu 4800 gr. gözüküyor diye ağlaya sızlaya, kavga gürültü hatta zorla sezaryene alınan ve bebeği sadece 3800 gr. olarak dünyaya gelen bir anne olarak yazınızı okurken …”ben sonsuz ıkındım, birden içimden bir şey kaydı”… cümlesini gözlerimi kapayarak hissetmeye çalıştım ve gözlerimden yaşlar akmasın diye de zor tutuyorum kendimi. Bu anı sadece hayallerde yaşamak istemiyorum. Bebeğim henüz beş buçuk aylık. İkinci kez hamile kalırsam çok kuvvetli bir SSVD adayı olacağım inşallah ve sizlerden yardım isteyeceğim. Sizin sezaryen sonrası yaşadığınız bunalım döneminden yeni yeni çıkıyor gibiyim. Paylaşımınız için can-ı gönülden teşekkür ediyorum.

  8. ruveyda Says:

    ben sezaryen oldugum/olmak zorunda bırakıldıgım gunden beri ssvd hakkında bilgi edinmeye calısıyorum. ikinci kez hamile kalırsam en cok istedigim sey normal dogum yapmak.
    sizi tebrik ediyorum. Burada deneyiminizi bizlerle paylasıp bizim gibi ssvd adaylarını yureklendirdiğiniz icin cok tesekkurler

  9. mukadderassav Says:

    merhabalar ben mukadder assav derin veranın ilk bakıcısı olarak deerinin büyüdüğünü görmek istiyorum size nasıl ulasırım gizem hanım hep aklımda kaldınız derin veradan sonra 3tane cocuk büyüttüm onlarla görüşyorum derin verayıda cok özlüyorum görüşmek istiyorum size tel no mu veriyorum bana ulasın 05076547940 bu benim numaram yada facebook varsa bana söyleyin görüşmek üzere

  10. nurdan Says:

    ebru hanım benimde doktorum.ikinci hamileliğimde tesadüfen karşılaştık.o zaman daha mesleğinin başlarıydı.görünce şaşırdım daha çok genç nasıl olacak diye . o kadar güzel bir doğum yaşadım ki onu bir daha hiç bırakmadım.o nereye gitse bende oraya devam ettim.16 yıldır doktorum.benim dışımda yeğenimin doğumunu da o yaptırdı.aile doktorumuz oldu.

  11. nurdan Says:

    onaltı yıl yazmıştım.6 gibi okunuyor.düşünün artık iyi bir hekim onaltı yılda nerelere gelir.

  12. ömür Says:

    merhaba yazını gözyasları içinde bitirdim gercekten cok etkileyici..bende ilk bebeğimi sizin gibi normal doğumu acayip arzu ederken talihsiz bi şekilde sezeryanla yaptım .suanda ikinciye hamileyim ve ikincisini normal istiyorum doktor arastırıyordum hikayeniz bana güç verdi..gerci benim cocuklarımın arasında 3 yas olacak umarım bu problem olmaz ebru hanımla mutlaka görüşeceğim.yalnız nasıl ulaşabilirim bana yardımcı olursanız sevinirim..iki cocuğunuzuda Allah sizlere bağışlasın acılarını göstermesin..

  13. jinekolog Says:

    Gizem hanım allah akır fikir versin. Bravo sezeyandan kurtuldunuz artık sizi idrar torbası ve rahim sarkması ameliyatları için bekleriz. Bebeğiniz ölseydi yada rahminiz yırtık nedeniyle alınmak zorunda kalsaydı acaba ne yapardınız gerçekten çok merak ediyorum bu riske değermi?

    • baharb Says:

      “jinekolog” rumuzlu kisinin yorumundan konuyla ilgili oldukca bilgisiz oldugunu anlamak hic zor degil. eger gercekten kendisi doktorsa bu da ulkemizin acinacak halini ne yazik ki gozler onune seriyor. bu onun sucu degil, egitimlerin bu sekilde verilmesinin sucu. butun doktorlarin dogal dogum ve ssvd egitiminden gecmesi lazim yoksa sezaryen oranlarinda ulkemiz ne yazik ki birinci olmaya devam edecek.

    • blogcuanne Says:

      Jinekolog – Bu sitenin kurulma amacı işte bu tür yaklaşımlar. Gerçekten doktorsanız isminizle, cisminizle bu konuda bir yazı yazın, yayınlayayım. Ama değilseniz, ki basit imla kurallarını bile atladığınızı görünce doktor olmadığınıza inanıyor ve öyle umuyorum, bu tür söylemler ortalığı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.

  14. jinekolog Says:

    Merhaba ben jinekolog; Öncelikle çok yorgun bir anıma denk geldiği için l ve r harflerini unutup mi yi ayrı yazmadığım için Bahar hanım ve blogcu anne den af diliyorum! 1990 Hacetepe Tıp Fakültesi mezunuyum ve İstanbul Çapa Tıp fakültesinden ihtisas aldım , 15 yıllık hekimim. Amerika’da ssvd oranı %19, Norveçte%5 oranındadır. Ssvd kriterleri vardır ama sezeryan yapan herkes bunu bilir ki bunlar sadece yazıda kalır .Neyazık ki internetten 3 tane yazı okuyan , 2 tane doğum hikayesi dinleyen herkes kendisini jinekolog zannetmektedir. 6 sene tıp eğitimi almış, 5 yıl ihtisas yapmış binlerce sezeryana girmiş insanlara bir de akıl veriyor olmaları ise gerçekten trajikomiktir.Biz de ilk doğumların sezeryan olmasını istemiyoruz ama ikinci sezeryan söz konusu olunca iş değişir.Risk yaklaşık %25 dir.Ruptür riski binde 2 olarak görünür ama başa gelirse tam bir felakettir.Hayatında hiç sezeryan yapmamış hatta görmemiş insanların yorumları ise ayrı bir komedidir.Ssvd ye karşı isteksiz davranmamızın nedeni eğitim şeklimiz değil yaşadığımız tecrübelerdir.%1 olacak birşey bile sizin başınıza gelirse bu %100 demektir. Sonuç olarak (hekimleri bunaltmayarak )lütfen ikinciyi değil birinci çocuğunuzu normal doğurmaya çalışın.SAYGILAR

    • blogcuanne Says:

      Sevgili Jinekolog – bu sitede yer verilen hikayelerin hepsi gerçek. Hikayelerin hiçbirindeki kadınlar kendi kendilerine doğurmamışlar. Hepsinin de yanlarında aynen sizin gibi tıp fakültesi mezunu, ihtisas yapmış hekimler bulunmuş.

      “3 tane yazı okuyan , 2 tane doğum hikayesi dinleyen herkes kendisini jinekolog zannetmektedir.” yorumunuza gelince – bu sitede yer alan hikaye dışındaki yazıların çoğu derleme olup hepsinin kaynakları verilmektedir. Görüş olarak yazılan yazıların da görüş olduğu belirtilmektedir. Bu yazıları okuyan insanların bu kaynaklara itimat edip etmeme özgürlüğü vardır.

      Elbette doktorlar tıp eğitimi almış, işini ihtisasını yapmış uzmanlardır. Ancak bir kadın kendi doğumu hakkında riskleriyle, avantajlarıyla karar verme özgürlüğüne sahiptir. Ona “allah akır fikir versin. Bravo sezeyandan kurtuldunuz artık sizi idrar torbası ve rahim sarkması ameliyatları için bekleriz. Bebeğiniz ölseydi yada rahminiz yırtık nedeniyle alınmak zorunda kalsaydı acaba ne yapardınız gerçekten çok merak ediyorum bu riske değermi?” demek, onu hiçe saymaktan başka bir şey değil. Nitekim sizin bu görüşünüze katılmayan (aynen sizin gibi tıp fakültesi mezunu) doktorlar var ki SSVD hikayeleri gerçekleşebiliyor.

      Tıptaki birçok uygulamada da görüş ayrılığı olduğu bir gerçek. Bu sitenin var oluş amacı da doktorlar arasındaki bu görüş ayrılığına dikkat çekerek gebeleri yapabilecekleri tercihler hakkında bilinçlendirmek.

    • beril Says:

      Merhabalar,
      Amerika’da ssvd oranı %19, Norveçte%5 oranındadır demişsiniz. %19 o kadar düşük bir oran gibi gelmedi bana… Ayrıca hekimler doğum sırasında olabilecek tersliklere karşı bir B planı hazırlıyorlardır elbet. Hastasını ölüme götürmek isteyen bir doktor’a rastlamadım ben pek. Bu bahsettiğimiz Ebru Saraç hanım da oldukça tecrübeli ve 20 senedir bu işin içinde. Benim de doktorum aynı zamanda. Sezaryen doğumdan çok daha fazla tırnak içinde gelir elde edeceği halde normal doğum tercih ediyorsa ben bunu takdir ederim. Benim de duyduğum epey riskleri var SSDV ile doğumun ancak iyi bir doktor takibinde SSDV bana da sıcak bir fikir gibi geliyor. Adı üstünde normal doğum:)


nalan için bir cevap yazın Cevabı iptal et