Daha önce kızı YavruSu’nun “su gibi” doğumuna burada yer veren sevgili anne Evren, doğuma hazırlanan gebelere yardımcı olabilmek için kızının gelişini haber veren ilk kasılmayla onu kucağıma aldığı 3 saat 11 dakika arasında geçen zamanı şöyle anlatıyor:

Devamı için tıklayın.

Özel günler arasında en dışladığım günlerden biri olan Sevgililer Günü’nün 1996 yılından beri benim için farklı bir anlamı var: Sevgili köpeğimiz Paphia’nın doğum günü.

Paphia’nın doğumu ise benim ilk DOĞAL DOĞUM tecrübem olarak hafızama kazındı.

Devamı için tıklayın.

Doktorlar tarafından öne sürülen “Çatın dar, kordon kısa, suyun az” gibi sebepler normal doğum yapmak isteyen birçok gebenin sezaryene yönlenmesine sebep oluyor.

İzmir’den bir Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olan Op. Dr. İbrahim Yanık aşağıdaki yazısında bu gibi yönlendirmelerin gerçekliğini değerlendiriyor.

Yazısını paylaşmama izin verdiği için Dr. Yanık’a teşekkür ediyorum.

Blogcu Anne Devamı için tıklayın.

Doğum nasıl bir şey?

Aralık 29, 2009

Doğal ya da normal doğum yapmanın karşısındaki en büyük engel doğumla ilgili korkulardan ve çizilen yanlış imajlardan kaynaklanıyor.

Gerek geniş bütçeli, çok ses getiren Hollywood filmlerinde, gerekse Yeşilçam klasiklerinde doğum yapan kadınları hep görürüz: Bağırıp çağıran, kan ter içinde kalmış, kocasına küfreden, ağlayan, ortalığı birbirine katan, mutsuz, çaresiz kadınlardır bunlar.

Peki, ama her doğum böyle olmak zorunda mı? Doğum sırasında kadınlar bu kadar çaresiz, bu kadar saldırgan, ama aynı zamanda bu kadar da teslimiyetçi mi? Doğum gerçekten böyle mi?

Devamı için tıklayın.